Türk
ekonomisinin krizlerle boğuştuğu yılları çoğumuz henüz unutmadık. O yıllarda
görev başında olan koalisyon hükümeti, Kasım 2000 ve Şubat 2001'de peşpeşe
yaşanan iki mali krizin ardından, Kemal Dervişi bir kurtarıcı olarak ülkeye
davet etmişti. Kemal Derviş de davete icabet ederek 22 yıllık Dünya Bankasındaki
görevinden ayrılarak ülkeye gelmiş ve Bülent Ecevit Hükümeti'nde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı
görevini üstlenmişti.
Bizlerde
tek çarenin Kemal Derviş olduğunu günlerce gazetelerde okumuş, haber
bültenlerinde dinlemiş, sonunda ekonomiyi kurtaracak bir nefer olduğuna
inanmıştık. Çünkü Koalisyon Hükümeti'nin ekonomiyi kurtaracak diye
görevlendirdiği Kemal Derviş, yaygın medya tarafından daha ilk günden itibaren kahraman
ilan edilmişti. Hakim medyanın yazılı, sözlü ve görsel yayın organları onu öven
haberlerle doluydu. Patronların oluşturduğu bazı kulüplerde Dervişe destek
veriyor, bazı büyük bankalar yurtdışındaki paralarını Derviş istediği için ülkeye
getiriyordu.
Hele
hele IMF'den kredi garantisini de alınca, Kemal Derviş yaygın medyanın gazete
ve televizyonları tarafından yere göğe sığdırılamaz hale gelmişti. Ancak, daha
sonra anlaşıldı ki bu kredilerin de bir bedeli vardı ve bedel oldukça büyüktü.
Çünkü vergiler büyük oranda arttırılmış, zamlar en üst seviyeden yapılmış,
dolar ve enflasyon artışına hızla devam etmişti. Kısacası olan yine vatandaşa
olmuştu. Ancak gerçekler ortaya çıkınca, yaygın medyanın tüm propagandasına
karşın Kemal Derviş'in halk içindeki itibarı gittikçe düştü. Sonunda Türkiye
için Derviş'in bir çare olmadığı, Türk ekonomisine yüklediği altından
kalkılması güç yükler ortaya çıkınca anlaşılmıştı.
Bu
günlerde yine aynı medya başka bir oyunu, bu kez İstanbul Büyükşehir Belediyesi
için sahneliyor. İstanbul için yapılanları göz ardı ederek Şişli Belediye
Başkanı Mustafa Sarıgülü İstanbul'a çare olarak lanse ediyor. Geçmişte bu tür girişimlere
şahit olanlar, bunun suni bir gündem yaratma çabası olduğunu daha ilk günden
anladılar. Ancak o günleri yaşamayan bu günün gençlerinin üzerinde aynı yöntem,
yeniden denenmeye çalışılıyor. Üstelik İstanbul'a çare olarak gösterilen adayın,
yıllardır belediye başkanlığı yaptığı ilçede neler yaptığını gündeme getirmeden
veya getiremeden.
Mustafa
Sarıgül, yeniden üye olduğu eski partisinin tek tutunacak dalı, tek kurtarıcısı
olarak görülebilir. Buna kimsenin söyleyecek bir sözü yok zaten. Ancak İstanbul
gibi dünyanın sayılı kentlerinden birine Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı olarak
servis edilen bir kişinin adaylığı, en azından yıllardır belediye başkanı
olduğu ilçede yaptığı hizmetlerle gündeme getirilmeliydi.
Siyaseten
baktığımızda önemli bir proje ile ortaya çıkamayan ana muhalefet partisinin, medyatik
bir aday ile seçimlere girmek istemesi de son derece doğal. İstanbul'a çare
olur mu bilmem ama "Çare Sarıgül" güzel bir slogan. Ama bu slogan muhalefet
görevini yeterince yapamayan, ülke için yeni projeler üretemeyen, Türkiye'nin
önünü açabilecek önerilerde bulunamayan ana muhalefet partisi liderliğine aday
Sarıgül için çok güzel bir slogan olabilir, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan
aday adayı Sarıgül için değil.
Çünkü
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bazı patronların ticari kaygılarının
ve Mustafa Sarıgülün siyasi hesaplarının bir alt basamağı olmaktan çok daha
önemli bir makam