Osmanlı Devleti’nde 14 yıl sadrazamlık yapan "Derviş" lakaplı Davut Paşa, vefatının 525. yıl dönümünde mezarı başında dualarla anıldı. Anma töreninin ardından Davut Paşa’nın hayat hikayesi ve külliyesini anlatan ‘Veziriazam Davut Paşa ve Külliyesi’ adlı tarih kitabı tanıtıldı.
Osmanlı Devleti’nde Fatih Sultan Mehmet döneminde birçok devlet görevinde bulunan, 2. Bayezid’in tahta geçmesi ile 1483 yılından 1497 yılına kadar sadrazamlık görevinde bulunan "Koca" ve "Derviş" lakaplı Davut Paşa, vefatının 525. yıl dönümünde mezarı başında dualarla anıldı. Davut Paşa hakkında detaylı bilgi ve külliyesinin tarihini de içeren İbrahim Akkurt tarafından kaleme alınan ‘Davut Paşa ve Külliyesi’ adlı tarih kitabının tanıtımı da Davut Paşa Medresesi’nde gerçekleştirildi. Anma programı ve kitap tanıtımına Fatih Kaymakamı Cafer Sarılı, Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan, AK Parti Fatih İlçe Başkanı Yakup Yaşa ve Davut Paşa Lisesi öğrencileri katıldı. Tüm katılımcılara etkinlik sonunda ‘Davut Paşa ve Külliyesi’ kitabı hediye edildi.
Davut Paşa Külliyesi’nin yeniden ihya edildiğini ifade eden Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan, “Tarihi kaynaklarda Veziriazam Davut Paşa, Koca ve Derviş gibi lakaplarla anılan Davut Paşa, alimleri seven, himaye eden, fakirleri koruyan faziletli bir kimse olarak bilinmekteydi. 1453’teki fethi takip eden süreçte Fatih Sultan Mehmet Han’ın emriyle eski Bizans başkentinin Türk İslam kimliğine bürünmesi için imar ve icra faaliyetlerine girişen paşalardan bir tanesiydi. Gedik Ahmet Paşa, Mahmut Paşa, Murat Paşa gibi Davut Paşa da yaptığı büyük hizmetler sayesinde halkın sevgisini kazandı ve gönüllerde yer etti. Ve o gün bu gündür yaptırdığı eserler ayakta ve isimlerini yaşatıyor. Peygamber Efendimizin (SAV) de buyurduğu gibi öldükten sonra insanın amel defterine iyilik yazdığı üç şey vardır. Hani hep büyüklerimizin bize anlattığı, şimdi bizim de anlatmaya çalıştığımız, faydası yani kendisinden faydalanılan bir ilim diye ifade eder. Faydası devam eden, istifade edilen bir ilim, faydası devam eden hayırlı bir amel ve anne baba arkasından dua eden hayırlı evlat. Şimdi düşünün bu yapı 1485 yılında inşa edildi ve 15. yüzyıldan beri ayakta. Tamirhane, hatta bir ara kahvehane olduğu söyleniyor burada. Buranın eskileri söylüyor bu eserin inşa edildiğini. Tekrar inşa edildi. Şimdi bu faaliyetlerle de inşallah ve burayı kullanan kardeşlerimizle de inanıyoruz ki şu anda da ihya ediliyor. Yani bu kavramların ikisini de artık ayırt ediyoruz. İnşa etmek, ihya etmek anlamına gelmiyor. Çünkü geçmişte şöyle bakıyoruz; buraları ihya ettik dediğimiz eserlerin bir kısmı bana göre ihya edilmemişler, ihya olmamışlar. İnşa kavramıyla ihya kavramının artık aralarındaki farkı ortaya koymak zorundayız. İhya edebilmek için bunlara tekrar hayat vermek kökünden geliyor. Onun için hayat vermek için en azından bunların geçmişte inşa edildikleri fonksiyonlara en yakın fonksiyonla tekrar onunla beraber hayat bulması gerekir“ dedi.