İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, 2024-2025 Akademik Yılı Açılış Törenini gerçekleştirdi. Açılış dersi konuşmasını eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyon Başkanı Prof. Dr. Vedat Bilgin yaptı.
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Topkapı Dr. Azmi Ofluoğlu Yerleşkesi, Alev Ofluoğlu Konferans Salonu’nda gerçekleşen 2024-2025 Akademik Yılı Açılış Töreninde Ankara Milletvekili Prof. Dr. Vedat Bilgin, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Azmi Ofluoğlu, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, Zeytinburnu Kaymakamı Dr. Adem Uslu, Kazakistan Konsolosu Yertay Yergalioğlu, sektörden önemli isimler, akademisyenler, gazeteciler ve öğrenciler bulundu. Tören, bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
“Türkiye’de Toplumsal Değişme Dalgaları ve Kalkınma” başlığıyla açılış dersi konuşmasını yapan Vedat Bilgin, “İstanbul Yeni yüzyıl Üniversitesi’nin açılış törenine katılmak benim için heyecan verici, gençlerle yeniden bir arada olmak çok güzel bir şey. Şimdiden yeni eğitim yılınızın kutlu olmasını diliyorum. Geleceğin Türkiye’si düşüncesiyle, fikriyle, eylemleriyle, ürettiği eserlerle kalıcı olanların Türkiye’si olacak” diyerek sözlerine başladı.

“Tarımsal devrimin oluşturduğu dalgayı en iyi yöneten milletiz”
Prof. Dr. Bilgin konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye, 1970’lerin başında fert başına düşen geliri bin dolar olan bir ülkeydi. Çünkü dünyadaki değişim dalgalarının gerisinde kaldı. Birinci değişim dalgası tarım devrimiyle başladı. Muhtemelen o zamana kadar da insanlar avcı, toplayıcı yaşadılar. Sonra diğer bir değişim dalgası geldi. Yaklaşık yüz yıl önce endüstriyel değişim dalgası geldi. Endüstriyel değişim dalgası gelene kadar yeryüzünün en güçlü, en refah, medeniyet bakımından en gelişmiş ülkelerinin başında bizim ülkelerimiz gelir. Bütün İslam coğrafyası, onun merkezinde Türkler, yani Selçuklu ve Osmanlı başında gelir. Demek ki biz tarımsal devrimin oluşturduğu dalgayı en iyi yöneten milletlerden birisiyiz.”
Milli Mücadele’nin dünyaya örnek olduğuna dikkat çeken Bilgin, “Biz yeni bir çağın öncüsüyüz. Milli bağımsızlık mücadelelerinin, kurtuluş savaşlarının öncüsü olmuşuz. Atatürk’ün attığı adım ilk adımdır. Sorunu çözmemiş ama sorunun çözümünde atılması gereken ilk adımdır, o olmadan olmaz. Arkasından hemen Hintliler gelmiştir. Doğrudan bizim Milli Mücadelemizin siyasal projesini üstlenmişlerdir. Neticede biz 20’nci yüzyılın büyük bir kısmını sanayinin tahribatıyla geçirdik. Bunun sebeplerinden ikisinin üzerinde duracağım: 1’inci sebebi şudur. İmparatorluğun son kuşak aydınları ve siyasetçileri saray çağının getirdiği yenilikleri ve özellikleri fark edememişlerdir. Batılılaşma ideolojisi bu fark edememenin sonucudur. Saray çağını kavrayamamışlardır. İkinci Mahmud’dan başlayan, daha sonra da devam eden Tanzimat’la, adeta problem haline gelen batıyı hastalıklı bir anlama biçimi. Meseleyi göremedikleri için 38’de bütün gümrüklerimizi Avrupa’ya açmışlardır. Avrupa, Türkiye’yi teslim almıştır. Biz Türk aydınları da uzun yıllar Tanzimat büyük yenilik hareketi diye alkışlamışızdır. Bir felakettir. Türkiye’yi yarı sömürgeleştirme politikasıdır” dedi.

“Üniversiteler, düşüncenin üretildiği yerlerdir ama bununla sınırlı değildir”
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Yaşar Hacısalihoğlu ise, “Bir yılı geride bıraktık. Üniversiteler bir iddia işidir. Çalışma arkadaşlarım en iyi bilir. Sonuçta adını koyarsınız. Binalarınız olur, kampüsleriniz olur. Ama üniversite olabilme süreci zahmetli, yorucu, kıymetli emek ister, titizlik ister, yoğunlaşmak ister. O açıdan hep söylüyorum biz üniversite olmaya karar verdik. Esas alan onun içinin niteliğidir, derinliğidir. Çok şaşalı çok büyük binalarınız, kampüsleriniz olabilir ama bütün mesele aslında hocayla öğrenci arasındaki alış verişe bağlıdır. Kaliteyi belirleyen, niteliği belirleyen, sonuca götüren, ne yaptığının, niçin yaptığının farkına varabilmek, o ilişkide saklıdır. Hangi alanda olursanız olun üniversiteler ilgili düşüncenin üretildiği yerlerdir ama bununla sınırlı değildir. Bu üretilen bilginin, düşüncenin bilince kazındığı yerdir. Onun sorumluluğudur, onun iradesidir, onun takipçisidir. Yeryüzünün ve insanlığın ihtiyaç duyduğu ne varsa o yükü o sorumluluğu taşıyan yerin adıdır üniversite. Bugün geldiğimiz noktada insanlık değerlerinin ters yüz edildiği, çiğnendiği bir dönemde, bugün soykırımın 21’inci yüzyılda en yüksek teknolojiyi, en ileri toplumsal sistemlerin tartışıldığı bir dönemde hala yaşanıyorsa, hala yeryüzünde insanın insana sömürüsü ve iştahı eksilmediyse üniversitelere büyük bir iş düşüyor” diye konuştu.