İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “7 Ekim’den bu yana İsrail saldırılarında Gazze’de 120 gazeteci şehit oldu, yüzlerce gazeteci de yaralandı. Biraz önce izlediğimiz videoda ölen gazeteci sayısı 119 olarak yer alıyordu. Ancak bundan bir saat önce aldığımız haberle bir gazetecinin daha şehit olduğunu öğrendik” dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından İstanbul’da “Gazze Savaşı’nda Medyanın Hakikat Mücadelesi: Şiddet, Dezenformasyon, Sansür” konulu sempozyum düzenlendi. Açılış konuşmasını Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un yaptığı sempozyumda, basın mensuplarının Gazze savaşında doğru bilgiye erişimi, gazetecilerin güvenliği ve bu konularda uluslararası medyanın rolü ele alındı. Birçok yerli ve yabancı uluslararası medya mensubunun katıldığı sempozyumda dezenformasyonla küresel mücadelenin önemi de vurgulandı. Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa’nın da katıldığı sempozyumda İsrail saldırılarında birçok aile ferdini kaybeden, çatışmanın sembol isimlerinden Al Arabi TV Gazze Muhabiri Ahmad Al Batta’nın video mesajı yayınlandı.

“İsrail’in sistematik dezenformasyon kampanyalarını ifşa etmeye çalışıyoruz”
Konuşmasında Gazze’deki hakikat mücadelesini esas alacağını belirten İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu süreçte Gazze ve tüm insanlığın karşı karşıya kaldığı üç temel sorunu konuşacaklarını söyledi. Altun, “Şiddet, dezenformasyon ve sansürü konuşacağız. Bugün alanlarında uzman olan kişilerle bu hususları müzakere edeceğiz. Biz 7 Ekim’den bu yana bir yandan İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımını tüm dünyaya duyurmaya, bir yandan da İsrail’in sistematik dezenformasyon kampanyalarını ifşa etmeye ve mazlum Gazze halkının haklı sesini bütün dünyaya duyurmaya çalışıyoruz. Bu durumu vicdani ve tarihi bir sorumluluk olarak görüyoruz. Bu haklı mücadelemizi küresel vicdan toplumunun haysiyetli üyeleriyle birlikte yürütmek istiyoruz. Bütün dünyanın gözleri önünde yaşandığı üzere İsrail, bir şehri ve bir halkı bir daha var olmamak üzere yok etmeye çalışıyor. Sivilleri, sağlık çalışanlarını, gazetecileri ve sivil toplum gönüllülerini bilerek hedef alarak öldürüyor. İsrail, bu yönüyle savaş suçu işliyor, soykırım yapıyor. Bu soykırım politikasını biz hem bütün boyutlarıyla anlamalı, analiz etmeli, delillendirmeli ve onunla mücadele etmeliyiz. Bu yüzden bu politikanın arkasında yer alan siyasetçileri, bilim insanlarını, askerleri ve bu süreçte kullanılan teknolojilerin hepsini detaylı bir şekilde masaya yatırmalı ve ifşa etmeliyiz. Zira İsrail bir yalan imparatorluğudur” dedi.

“İsrail, hakikatı katletmek için sistematik bir planla gazeteci öldürüyor”
Şiddetin İsrail’in Gazze’de yer alan gerçekleri örtmek için izlediği başlıca strateji olduğunu söyleyen Altun, “Bu stratejiyi de her şeyden önce gazetecilere yöneltmektedir. İsrail’in gazetecilere uyguladığı şiddet, temel stratejidir. Gazetecileri yıldırmak, korkutmak, haber sahasından uzaklaştırmak ve sahada olan gazetecileri de şiddete maruz bırakmak ve katletmek İsrail’in 7 Ekim’den bu yana uyguladığı temel politikadır. İsrail, bir yandan Gazze’ye basın mensuplarının girişini yasaklarken, öte yandan da Gazze’de cesurca gazetecilik yapan kardeşlerimizi hedef almakta ve onları katletmektedir. 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırılarında Gazze’de 120 gazeteci şehit oldu, yüzlerce gazeteci de yaralandı. Biraz önce izlediğimiz videoda ölen gazeteci sayısı 119 olarak yer alıyordu. Ancak bundan bir saat önce aldığımız haberle bir gazetecinin daha şehit olduğunu öğrendik. 120 gazeteci hakikatı duyurmak istedikleri ve olanı tüm çıplaklığıyla resmettikleri için İsrail tarafından katledildi. Her gün birden fazla gazetecinin katledildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bütün dünyanın ayağa kalkması gereken bu gerçeklik karşısında ne yazık ki Batılı medya organlarının üç maymunu oynadığını da görüyoruz. Bu gazeteciler bizim için hakikat için mücadele eden kahramanlardır. İsrail, hakikatı katletmek için sistematik bir planla gazeteci öldürüyor” ifadelerini kullandı.

“İfşa ettiğimiz İsrail yalanları tüm uluslararası medyada haber oluyor”
İsrail’in Gazze’de yaşananları gizlemek için kullandığı diğer önemli bir stratejinin ise dezenformasyon olduğunu söyleyen Altun, “Sistematik yalanları üretmek ve yaymak üzere yürütülen bu stratejiye karşı biz Türkiye olarak 7 Ekim’den itibaren çok yoğun bir şekilde savaş veriyoruz. İsrail’in ürettiği dezenformasyon içeriklerini ve sahte bilgileri deşifre etmek için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. İsrail, bu dezenformasyon kampanyalarıyla gerçeği örtmeye ve görünmez kılmaya çalışıyor. İfşa ettiğimiz İsrail yalanları bugün memnuniyetle ifade etmek istiyorum tüm uluslararası medyada haber oluyor. İsrail’in ürettiği toplam 200’e yakın dezenformasyonu ifşa ettik. Böylece İsrail’in yalancılığı ve İsrailli siyasetçilerin sahtekarlığı tüm dünya medyasında yer buldu” dedi.

“Filistin’e destek olan gazetecilerin, akademisyenlerin, entellektüllerin sesi kısılmaya çalışılmaktadır”
İsrail’in zulümlerini sürdürürken gerçeği gizlemek için kullandığı son stratejinin ise sansür olduğunu belirten Altun, bugün İsrail’in küresel anlamda bir sembolik şiddet ortamı eşliğinde sansür stratejisi uyguladığını, akademi, medya ve sivil toplum alanlarında Filistin gerçeklerini görünmez kılmaya çalıştığının altını çizdi. Altun, “Filistinlilerin, Filistin’e destek olan gazetecilerin, akademisyenlerin, entellektüllerin sesi kısılmaya çalışılmaktadır. İsrail’in çıkarları doğrultusunda hareket eden Batı endüstrisi, bundan yıllar önce de haysiyetli entellektüele yaptılar. O insanların mesleki kariyerlerini ve itibarlarını da hedef aldılar. Uluslararası Adalet Divanı’ndaki bu davayı yakından takip eden Cumhurbaşkanımız, dün de Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ramaphosa ile uzun bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve görüşmede mahkeme sürecini muhatabı ile uzun uzun müzakere etti. Görüşmede sayın Cumhurbaşkanımız, İsrail’in mazlum Filistin halkına yönelik işlediği soykırım suçunun cezalandırılması için Güney Afrika ile birlikte çalışmaya devam edecekleri mesajını verdi ve Türkiye’nin bu haklı davanın uluslararası hukuk ve insan haklarına uygun şekilde sonuçlandırılması için azami çaba göstereceğini belirtti. Cumhurbaşkanımızın o görüşmede de açık ve net bir şekilde ifade ettiği gibi 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti’nin kurulması bölge barışının anahtarıdır. Bizler bu gaye için uluslararası toplum olarak küresel alanda birlikte çalışmalı, İsrail’in Gazze’deki saldırılarının bir an önce son bulması adına küresel toplumu harekete geçirmeliyiz. Biz bu nedenle gerçek gazeteciliği büyütecek ve dezenformasyona karşı mücadele edecek inisiyatifler oluşturmalıyız” dedi.