Kuru cilt hastalıklarından bahseden Dr. Buğlem Elgörmüş, yaz aylarında şiddetli güneşe maruz kalmanın, çok fazla suyla temas etmenin kurumayı arttırarak hastalıkları alevlendirdiğini söyledi.
Yaz ayları içerisinde cilt sorunlarına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Medicine Hospital Dermatoloji Bölümü’nden Uzman Dr. Buğlem Elgörmüş, kuru cilt hastalıkları ve uzun dönem çözümleri hakkında bilgi verdi.
Kış aylarında olduğu gibi yaz aylarında da cilde dikkat etmek gerektiğini belirten Uzman Dr. Buğlem Elgörmüş, “Kuru bir cilt her an reaksiyon vermeye can atan, gün içinde varlığını sürekli hatırlatan, tabiri caizse, sahibinin başa bela olmaya hazır bir cilttir. Bu cilt tipi pek çok hastalığa yatkındır. Eğer iyi bakım almazlarsa yalnızca kuru olmaktan çıkar, artık hastalık sahibi bir deri halini alırlar. Kış aylarında soğuk hava ve rüzgâr, yaz aylarında şiddetli güneşe maruz kalmak, çok fazla suyla temas etmek, kurumayı arttırarak hastalıkları alevlendiren etkenlerdir. Bu hastalıkların başında atopik dermatit gelir. Atopik dermatit kuru ciltle el ele yürüyen egzamatöz bir hastalıktır. Çocukluk yıllarında başlar ve bazen ergenlikten sonra da devam ettiğini kliniklerimizde deneyimleriz. Kuru ciltlerde, aynen kurumuş topraklarda olduğu şekilde hayal edebileceğiniz, gözle görülmeyen mikro çatlaklar oluşmaktadır. Bu çatlaklar alerjenlerin cilt bariyerini atlayarak derinin daha derin katmanlarına ulaşabilmesine olanak tanır. Bu durumda, alerjik egzamalar, kaşıntı kızarıklık kaçınılmaz sondur” dedi.
Cildin verdiği alarmın ciddiye alınması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Elgörmüş, “Eğer kuruluk daha da ilerlerse cilt üzerinde kanamalı, ellerinizi kullanmayı dahi engelleyebilecek yaralar oluşabilir. Kuruluk ve bunu takiben gelişen herhangi bir hastalık tedavi edilebilir. Ancak oluşan kızarıklıklar, pullanmalar ve yaralar iyileşirken yerinde koyu lekeler bırakma riskine de sahiptir ve bu lekelerin tedavisi hastalığın kendisinin tedavisinden de zor ve yorucudur. Kuru ciltli olduğumuzu bize gösteren en önemli bölgeler, dudaklar ve ağız çevresindeki bölge, alt ve üst göz kapakları ve ellerdir. Bu bölgelerde özellikle sabah uyandığımızda gerginlik hissediyorsak cildimize gerekli özeni göstermediğimiz söylenebilir” diye vurguladı.
Doğru müdahalede bulunarak cildin nasıl nemlendirileceğini de anlatan Dr. Elgörmüş, “Piyasada nemlendirme amaçlı bulunan yüz için ve vücut için geliştirilmiş pek çok etken madde vardır, burada önemli olan etken maddeden öte ihtiyacı olan bölgeyi sürekli ve düzenli olarak nemlendiriyor olmaktır. Halk arasında bilinen en yanlış bilgi, nemlendiricilerin alışkanlık oluşturduğudur. İhtiyacı olan nemi vermenizin cildinize en ufak kötü bir etkisi olmadığı gibi çok büyük faydası olacaktır.
Tüm dermatologların size ilk önereceği etken madde hyalüronik asittir. Hyalüronik asit kendi cildimizde de bulunan, zamanla ve yaşla azalan en önemli su tutucu bileşendir. Bunun dışında kolajen miktarınız, cilt kaliteniz ve kalınlığınız da cildinizin su tutma kapasitesi ile doğru orantılıdır. Bunun için kullanabileceğiniz en önemli kremler retinol ve peptid içerikli kremler olacaktır. Ayrıca klinik bazında doktor kontrolünde yaptıracağınız, hyalüronik asit enjeksiyonları, saten dolgular, mezoterapiler, cilt kalitesini arttırmaya yönelik altın iğne benzeri uygulamalar da uzun vadede cildinizin su tutma kapasitesin artırarak hem kuruluğun oluşturduğu gerginlik hissini hem kuruluğun neden olduğu ince kırışıklık gibi yaşlanma belirtilerini azaltacak, hem de uzun dönemde tüm bu hastalıklara karşı sizi koruyacaktır” önerilerinde bulundu.