KKTC’de gerçekleşen Doğu Akdeniz Enerji Zirvesi ile Doğu Akdeniz’de devam eden enerji tartışmaları, bölgesel aktörlerle büyük güçlerin Doğu Akdeniz’deki enerji politikaları ve gelişmeler irdelendi. Zirveye katılım sağlayan ve önemli noktalara değinen Doç. Dr. Murat Tüzünkan ise, bölgede yakın dönemde keşfedilen hidrokarbon kaynaklarının yanı sıra keşfedilmeyi bekleyen güçlü bir potansiyele sahip kaynaklar bulunduğunun varsayıldığına dikkat çekti ve bunun Doğu Akdeniz’in önemini daha da artırdığını vurguladı.
Enerji’nin geleceği ve güncel jeopolitik gelişmeler, düzenlenen Doğu Akdeniz Enerji Zirvesinde ele alındı. Doğu Akdeniz’de devam eden enerji tartışmaları, bölgesel aktörlerle büyük güçlerin Doğu Akdeniz’deki enerji politikaları ve son dönemde İsrail- Filistin savaşı ile birlikte yaşanan gelişmelerin irdelendiği zirve, KKTC’den Avrupa-Akdeniz Araştırmaları Merkezi (ASEMEDS) ile Tüm Bürokratlar ve İş İnsanları Federasyonu (TUMBİFED) işbirliğinde yapıldı.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Mustafa Çağatay Konferans Salonunda düzenlenen zirveye KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş, bazı milletvekilleri ve bürokratlar katılım sağladı.
Tatar: “Doğu Akdeniz’deki oyunun artık parametreleri değişti”
KTTO’da düzenlenen "Doğu Akdeniz Enerji Zirvesi"nde konuşan Cumhurbaşkanı Tatar, Doğu Akdeniz’deki oyunun artık parametrelerinin değiştiğini, Akdeniz’deki potansiyelin adil şekilde dağılımını sağlayacak formülün iki devletli çözümden geçtiğini vurguladı. Kıbrıs’ta iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve demokrasi bulunduğunu ifade eden Tatar, KKTC’nin günü geldiğinde tanınacağını, bugün yaşanmakta olan bazı ekonomik siyasi sıkıntıların da Türkiye’nin her zaman sağladığı desteklerle atlatılacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin Doğu Akdeniz’in vaat ettiği potansiyelden payını alabilmesinin temelinde deniz hukuku ve uluslararası hukuk olduğunun altını çizerek, KKTC devletinin münhasır ekonomik bölgesi, kıta sahanlığı, karasuları, deniz yetki alanları ve Türkiye ile birlikte 462 bin kilometrekarelik bir hakka sahip olmasının “Mavi Vatan”daki bu hakların ne denli büyük olduğunu gösterdiğini belirtti. Türkiye’nin vizyonuyla şu an açılmış olan Libya koridorunun KKTC ile birlikte değerlendirildiğinde yeni haritalar ve dengeler oluşacağını ve Güney Kıbrıs’ın ortaya koymaya çalıştığı birtakım projelere engel teşkil edebileceğini söyleyen Tatar, Rum tarafının Akdeniz’i adeta bir "Helen gölü" olarak görmek ve Türkiye’yi kuşatmak istediğini kaydetti. Tatar, Türk tarafının da farklı mahkemelere bu konuları götürmesinin ve hakkını aramasının önemli olduğunu aktardı. Kıbrıs’ın, petrol ve doğalgaz rezervlerinin büyük boyutlara ulaşabileceği dünya ticaretinin kesişme noktasında olduğunun altını çizen Tatar, Güney Kıbrıs’ın yapmakta olduğu sondajın hukuka aykırı devam ettiğini belirtti. Tatar, Kıbrıs’ta iki ayrı devlet bulunduğunu ve garantörünün Türkiye olduğunu ifade ederek, Rum kesiminin kazı yapmasının uluslararası hukuka göre KKTC ve Türkiye’nin onayına tabi olduğunu fakat böyle bir onayın bulunmadığını söyledi.
Tatar konuşmasına şöyle devam etti:
“Dolayısıyla bir çatışma vardır. Bu çatışma işi nereye götürecek, birlikte göreceğiz. Kıbrıs meselesine çözüm bulunabilirse tüm bu zenginliklerin çok daha iyi bir değerle, çok daha verimli ve uygulanabilir şekilde Türkiye üzerinden aktarılabilmesi gerçekleşecektir Türkiye üzerinden nakli reddetmekle (Rum tarafı) işi çok daha zora sokmaktadırlar. Yunanistan 1000 kilometre uzakta. Binlerce kilometre uzaklıklara bunu borularla nakletmek çok daha maliyetli ve zor Mutlak surette, Kıbrıs sorununa adil, kalıcı ve yaşayabilir bir çözüm bulunabilirse bu zenginliklerin Türkiye üzerinden batı pazarlarına nakledilmesi çok daha kolay, çok daha gerçekçi şekilde gerçekleşebilir.”
“Kıbrıs konusunun siyasi boyutuyla değerlendirmediğimiz takdirde gerçekçi bir tabloyla karşı karşıya kalmayacağımız nettir”
Zirvede konuşan KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Mavi Vatan’daki enerji kaynaklarıyla ilgili ‘siyasi boyutta görüş’ paylaştı. Olayları gerçekçi zeminde değerlendirmeyi tercih eden bir kişi olduğunu belirten Ertuğruloğlu, “Sempozyumun ana konusunu Kıbrıs konusunun siyasi boyutuyla değerlendirmediğimiz takdirde gerçekçi bir tabloyla karşı karşıya kalmayacağımız nettir” diye konuştu. Özetle; Rum tarafının ’Kıbrıs Cumhuriyeti’ tanımlamasının sorunlara yol açtığını ifade eden Ertuğruloğlu, KKTC’nin dışlanmasına izin verilmemesi gerektiğini vurguladı. BM’nin Kıbrıs konusuna yaklaşımının güncellenmesi gerektiğini savunan Ertuğruloğlu, federasyon modelinin artık geçerli olmadığını ve egemen eşit devletlerin varlığının önemli olduğunu belirtti. Ayrıca, BM’nin temsilcisinin görev süresinin uzatılmasına yönelik baskılara karşı çıkılması gerektiğini vurguladı. Ertuğruloğlu, zirvede yaptığı konuşmada “Rumlar bu tanınmışlığı diğer ülkelerin de desteğiyle pervasınca Kıbrıs Türkü’nün aleyhine kullanıyor. İki eski ortağın yeni bir ortaklık kurarak tek devlet oluşturma ihtimalini tamamen ortadan kalkmıştır. Gelecek, iki egemen eşit devletin iyi komşuluk ilişkileri içinde varlığını sürdürmesindedir" gibi ifadelere yer aldı.
“Enerji paylaşımı tüm dünyada son derece kritik bir mesela haline geldi”
TUMBİKON Başkan Vekili Can Çobanoğlu konuşmasında, stratejik eko politik dengelerin bir birine geçtiği, jeostratejik ve jeopolitik kavramlarla kargaşa haline geldiği bir coğrafyanın göbeğinde olduklarını kaydetti ve Kıbrıs’ın Türk insanının mücadele ışığının simgesi olduğunu söyledi. Enerji paylaşımının tüm dünyada son derece kritik hatta savaşlara neden olan ve daha sıkı bir mücadeleye neden olacak bir mesele haline gediğini ifade eden Çobanoğlu, bu konuda neler yapabileceklerini düşündüklerini ve bu zirveyi düzenlediklerini söyledi. Zirve sonuç bildirgelerinin son derece yararlı olacağını ve bunları ilgili devlet birimlerine sunacaklarını ifade eden Çobanoğlu, Doğu Akdeniz’in henüz sonuçlanmamış raporlarına bakıldığında, Kıbrıs etrafındaki deltanın Mısır, İsrail ve İtalya deltalarından daha fazla rezerv barındıran bir delta olarak anlatıldığını söyledi. Çobanoğlu Suriye’nin açığında Rusya’nın off shore izinleri almasıyla bu bölgenin iyice hareketleneceğini belirtti ve KKTC ile Türkiye Cumhuriyetinin bu bölgenin önemli aktörü olacağını ifade etti. KKTC ve TC’nin rızası olmadan hiç kimsenin bölgede adım atamayacağını vurgulayan Çobanoğlu, hidrokarbon yataklarından doğacak zenginliği paylaşmak istediğini söyleyen sözde dünya büyüğü devletlerin ne yaptığını, ne yapmak istediğini bildiklerini belirtti. Çobanoğlu, bunlara geçit vermemek için iş birliğinin önemini ve aldıkları yolu iyi bilmeleri; iyi değerlendirmeler yapmaları gerektiğini kaydetti.
“Enerji kaynaklarıyla, yenilenebilir enerji sistemlerinin etkin kullanımı hayati”
TÜMBİFED Genel Başkanı Mehmet Hüsrev de, konuşmasında, enerjinin önemi ve iklim krizi konularına değinerek, enerji kaynaklarıyla, yenilenebilir enerji sistemlerinin etkin kullanımının hayati öneme sahip olduğunu kaydetti. En ucuz enerji, tasarruf edilen enerjidir diyen Hüsrev, enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanımına önem verilmesi ve bu konuda hazırlanmış standartlara uyulmasının gerekliliği üzerinde durdu.
“Bölgede keşfedilmeyi bekleyen güçlü bir potansiyele sahip kaynaklar bulunuyor”
ASEMEDS Başkanı ve Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Doç. Dr. Murat Tüzünkan ise, bölgede yakın dönemde keşfedilen hidrokarbon kaynaklarının yanı sıra keşfedilmeyi bekleyen güçlü bir potansiyele sahip kaynaklar bulunduğunun varsayıldığına dikkat çekti ve bunun Doğu Akdeniz’in önemini daha da artırdığını vurguladı. Tüzünkan, Avrupa- Afrika, Avrupa-Asya enterkonnekte kablo sistemlerinin kurulması ile birlikte enerji ticaretinin yeni bir boyut kazanabileceğini de belirterek, “Türkiye’nin bölgedeki kaynakların aktarılmasında rol alması ve enerji ticaretinde ortaya çıkacak yeni gelişmelerin bir parçası olması, merkez ülke olma hedefine ulaşmak açısında önem arz etmektedir” dedi. Tüzünkan, Rum Yönetimi’nin Mısır ve İsrail ile oluşturduğu iş birliği mekanizmaları ile Türkiye ve KKTC’yi dışlayıcı bir bölgesel yapı geliştirmeye çalıştığını, Doğu Akdeniz bölgesinde tüm toplumları kapsayan ve bölgesel iş birliğine dayalı bir ilişki düzeni kurulmasına engel olduğunu da anlattı. Rum Yönetiminin maksimalist yaklaşımının Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması hususunda bölge ülkeleri arasında bir uzlaşı sağlanmasına imkân vermediğine işaret eden Tüzünkan, “Türkiye’nin ve KKTC’nin de dahil olacağı bölgesel bir mekanizmanın oluşturulması, özellikle enerji konusunda Kıbrıs’taki iki kesimin işbirliğine dayalı bir mekanizmanın geliştirilmesi, Doğu Akdeniz’deki kaynakların verimli kullanımı ve bölgesel iş birliğinin geliştirilmesine de imkân sağlayacaktır” diye konuştu.
Doğu Akdeniz’deki enerji denklemine yönelik atılan adımların ne kadar yerinde olduğu ve Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminin sadece Doğu Akdeniz ile ilgili bir mesele olmadığının gelinen noktada bir kez daha görüldüğünü vurgulayan Tüzünkan, “Hal böyle iken, Doğu Akdeniz’de bulunan zengin doğalgaz kaynaklarının, bölgedeki ülkeler arasında işbirliği, dayanışma ve dostluk köprüsü işlevi görebileceği ümidini sürdürmeliyiz. Bu doğrultuda, bölgedeki güncel gelişmelerin ve karmaşık yapının doğru analiz edilerek barındırdığı fırsat ile tehlikelerin iyi irdelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gelişmelerin farklı boyutları ile doğru bir zeminde tartışılması, ileriye dönük atılacak adımlara, uygulanacak stratejilere ve yürütülecek politikalara da ışık tutacaktır” dedi.
“Kıbrıs Türklerinin tüm kaynaklarına sahip çıkılması önemli”
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz de, Kıbrıs Türklerinin Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve hidrokarbon haklarına olduğu gibi, tüm kaynaklarına sahip çıkılmasının gerekli olduğunu, KTTO’nun bu konunun takipçisi olduğunu ve konuya katkı koymaya çalıştığını ifade etti. Doğu Akdeniz’deki enerji sorununda Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını koruyacak bir çözüme ulaşmanın, Kıbrıs sorununu da hak ve adaletli bir çözüme ulaştırabileceğini söyleyen Deniz, tüm paydaşların içerisinde olacağı ortak bir enerji ağını ve TC’den kabloyla KKTC’ye elektrik getirilme projesini desteklediklerini söyledi. Doğu Akdeniz üzerindeki tüm çabaların belli bir potada toplanması gerektiğini de ifade eden Deniz, güneş enerjisi potansiyelini ortaya koyan bilimsel çalışmalar ışığında, bu mevcut potansiyelin değerlendirilebilmesi adına gerekli yasal tedbir ve düzenlemelerin hayata geçirilmesini KTTO’nun da talep ettiğini söyledi.