Türkiye Türkiye olalı böyle organize bir olay görmedi. Ağaç sevgisi ile dolu masum ve temiz yüzlü gençlerin başlattığı protestolar olarak önümüze sürülen ve daha sonra farklı şekillerde devam eden Gezi Parkı protestoları, bana göre iç ve dış mihraklar tarafından organize edilen ve Türkiye’de uygulanmak istenen çok daha büyük bir projenin parçası.

Tüm bu olayların esas teması ise bugüne kadar gerçekleştirdiği yönetim şekli ve uyguladığı projelerle halkın büyük çoğunluğunun sevgisini kazanan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıpratılmasıdır. Günlerce meydanlarda, yazılı, görsel ve sosyal medyada, Başbakanı yıpratmak amacı güden açıklamalar ve tartışmalardan bunu anlamak zor değil.

Ne garip; dünyanın en kibar Başbakanı Adnan Menderes’i asan ve Gezi Parkı olayları ile yeniden hortlayan, ülkeyi kaosa sürüklemeye, hükümeti yıpratmaya, hatta devirmeye çalışan zihniyet, Başbakan’ın üslubunun sert olduğundan bahsediyor. Güdümündeki iç ve dış kaynaklar aracılığıyla pompaladığı yalan haberler ve iftiralarla, Başbakan Erdoğan’ı seçimle işbaşına gelen bir Başbakan değil de halkın gözünde bir diktatör gibi göstermeye çalışıyor. Buradan açıkça soruyorum. Acaba Rahmetli Menderes’in üslubu da size göre sert miydi? Yoksa Rahmetli Menderes’in en büyük hatası bu kadar kibar olması mıydı?

Başbakan Erdoğan’ın konuşma üslubunu eleştirenlerin sandık yoluyla iktidardan indiremedikleri AK Parti ve onun genel başkanına yönelik eleştirilerini yaparken, kendi seviyesiz üsluplarına, yalanlarına, iftiralarına hiç ara vermeden devam etmeleri ise oldukça düşündürücü. Türkiye’de tek partili dönemlerin dışında, muhalefet partilerinin seçimle tek başlarına iktidara gelemediklerini, sadece ihtilaller sonunda bir süreliğine ülkeyi idare edebildiklerini, ilk seçimle birlikte de sandığa gömüldüklerini biliyoruz. Hal böyle olunca, Başbakan Erdoğan’ın “bizim yaptıklarımızı onlar hayal bile edemezler” dediği projelerinin karşısında proje üretemeyen bir kısım muhalefet partileri, şu anda da iktidar olmak için başka yollara tevessül ediyor, adeta provokatörler ile aynı safta yer alıyor; “iktidar olmak için her yol mubahtır” prensibiyle hareket ediyor.

Gezi Parkı olayları ve devamında yaşananlar, Avrupa Birliği’nin tutumu ve ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan sıkça yapılmaya başlanan açıklamalar bir araya getirildiğinde, Türkiye’de uygulanmaya çalışılan dış destekli çok daha büyük bir proje için uygun bir zemin hazırlanmaya çalışıldığını görmek de zor değil. Ben açıkçası Ortadoğu coğrafyasında son yıllarda yaşanan değişimler ve bölgemizdeki son gelişmeleri bu açıklamalar ve olaylarla birlikte değerlendirdiğimde, dış güçler ve içimizdeki uzantılarının ilerde Türkiye’de çok daha büyük provokatif eylemlere girişeceğini düşünüyorum.

Bu da benim ön görüm. Bu nedenle bizi bize kırdırmak isteyenlerin, gelişmiş, huzurlu ve bölgesinde önemli bir güç olma yolunda önemli mesafeler alan Türkiye üzerinde oynadıkları oyunlarını bozmak için uyanık olmamız ve milletçe birbirimize kenetlenmemiz gerekiyor.