" itemprop="articleBody">

Beddua Hiç Yakışmadı...

Ortalık toz duman. Müthiş bir öfke ve kuşku atmosferi hakim. Böyle ortamlarda her söz bir komplo ve sinsi bir planın başlangıcı olarak görünmekte, öyle hissedilmekte.

Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu kavgalı zamanlar da sükunetle doğru ilkeler üzerinden söylenmesi gerekenler söylenmeli, yapılması gerekenler doğru ilkeler çerçevesinde yapılmalıdır.

17 Aralık operasyonunda birbirlerinden bağımsız soruşturmaların birleştirilerek aynı anda operasyon yapılması sonucu, siyasi ve ekonomik boyutları tahmin edilemeyen zararlara yol açan maksatlı ve komplo yorumlarını haklı çıkartan bir kirli tezgah ortaya konmuştur. Bu tezgah ortaya konarken doğru ilkeler göz ardı edilmiş, siyasi ve ekonomik sarsıntılara meydan vermiştir. Yolsuzluk varsa  gereken bizzat Başbakan tarafından yapılacağı göz ardı edilmemeli.

Son  yıllarda Türkiye’nin vesayetten kurtulma mücadelesinin sanılandan çok daha zor ve uzun olacağını gösteriyor. Son on bir yılda yaşananlar da tam anlamıyla milletin desteği ve dualarıyla çok defa kritik dönüm noktaları sonrası bürokrasi, askeri ve eğitim alanındaki vesayet kırılmış. Milletin istediği  noktaya gelmiştir.

Bugün geldiğimiz noktaya kolay gelinmedi , AK Parti Hükümeti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldiği 2002 yılından itibaren sistemli saldırı ve yıkma girişimlerine muhatap olmuştur. Sarıkız, ayışığı, Eldiven, Balyoz darbe planları, 2003 yılında İstanbul’da patlayan bombalar, 2005 yılından itibaren PKK’nın aktif hale getirilmesi, Danıştay cinayeti, Cumhuriyet mitingleri, Ergenekon kaos planları, Hrant Dink cinayeti, AK Partiyi kapatma davası, Malatya zirve yayınevi katliamı, 2009 andıçı, Gezi parkı olayları, Referandum ittifakları sevk ve idare edilmiş, her biri başlı başına İktidarı vesayet altına alma girişimleri olmuştur.

Bugün gelinen noktada Fetullah Gülen ve camianın bunları unutup, 7 Şubat 2012 Hakan Fidan’a darbe girişimi, Dershaneleri kapatma girişimine karşı ittifak arayışı ve son olarak da 17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla tavan yapan gerginlik sonrası, Fetullah Gülen’in  bedduası  hiç yakışmadı. Müslüman kanaat önderi ancak dua eder, beddua millet nazarında büyük hayal kırıklığı ve tepkiyle karşılanmıştır. Cemaat kendi kazanımlarını, itibarını ve sempatisini son yaşanan “beddua” ile bitirmiştir. Aklıselim davranmayarak Türkiye’nin geldiği bu noktada kendini temelden sarsacak operasyonlara muhatap olma yolunu açmıştır. 

Erdoğan gitsin de ne pahasına giderse gitsin, ne olursa olsun anlayışı tutmayacaktır.

Millet  seksen yıldır vesayetlerden bıktı. Son on yıldır inandığı gibi yaşamaya, eğitim almaya, çalışmaya ve refah seviyesinde hissedilir düzelmeler  yaşamaktadır.

Beddua edilecekse bu millete her şeyi çok gören,  vesayet altında halkı inim,inim inleten, bu milleti birkaç barona kölelik yaptıran hükümetlere ve onların iş birlikçilerine yapılmalıydı vesselam.

Türkiye artık geri dönülmez bir yola girdi. Ya bu karşı girişimlerden çıkıp, bölgesinde ve küresel ölçekte yakaladığı yükselişi sağlam zemine oturtacak. Ya da yenide içine kapandığı  ve siyasetin her türlü müdahaleye açık olduğu günlere dönecektir.